Bu arada Sita dışarda, tenteli arabasında oturuyor, artık önünde bakılacak bir ense de bulunmadığı için, vakit bir türlü geçmek bilmiyordu. Kendisini her günkü gibi sabırsızlığa kaptırdığı bu sırada, o ensenin ne durumda olduğundan haberi yoktu. Her ne kadar içinden, canlı ama zararsız birtakım olasılıklar geçiyor ve ona, durmadan bacaklarını sallamasına neden olan bir tedirginlik veriyor ve beklemek zorunda kalışının nedenini, korkunç bir olayın önsezisi biçiminde duyuyorsa da, yalnızca olasılıklardan ibaret olan ve ayaklarını sallamasına engel olmayan bu duygu, sabırsızlık ve kızgınlıkla karşılanacak türden değildi. Bir zamandan beri bu olağanüstü düzenle akrabalığı bulunan bir durumda yaşayarak deneyimler kazanan genç kadının, bu tür olasılıkları hesaba katması gerektiğini söyleyebiliriz. Ama o, bunu kendi kendine de itiraf edemiyordu.
Düşündü: Ne söylenir, ne çekilir şeydi bu doğrusu. Bu erkeklerin hepsi birbirinin eşi, hiçbirisini ötekinden üstün tutmamalı; çünkü hiçbirine güvenmeye olanak yok. Biri, insanı bir başkasıyla yalnız bırakır gider, bilmem ki bu davranışın karşılığı ne olmalıdır? Ötekini de arkasından yolladınız mı, bu sefer yapayalnız kalırsınız. Hem de bütün bunlar güneşin tam yükseldiği sırada olur, zaten yolu şaşırmamız dolayısıyla o kadar zaman yitirilmişken. . Neredeyse hırsımdan patlayacağım. Önce birinin gelmeyişini, sonra onu almaya gidenin de dönmeyişini uygun ve usa yakın nedenlerle haklı göstermek mümkün değildir. Düşünebileceğim en son olasılık şudur: Şridaman yakarıya dalmış ve yerinden ayrılmak istemediği için kavgaya, sonunda döğüşe tutuşmuş ve kocamın çelimsizliğini göz önüne alan Nanda da, bütün gücünü kullanmaya cesaret edememiştir; çünkü ara sıra fırsat düştükçe değdiğimde bana demirden yaratılmış duygusunu veren kollarıyla onu bir çocuk gibi dışarı taşıyabilir. Bu, Şridaman için çok küçültücü bir durum olurdu ama, şu beklemek de neredeyse Nanda'nın bu biçimde davranmasını dilememe neden olacak. . Canım dizginleri elime alıp tek başıma baba evine gitmek istiyor. Ah bir dışarı çıksanız, orası da boşalırdı. Eğer kocası ve dostu tarafından terk edildiği için yalnız başına geri dönmek çok onursuzca bir şey olmasaydı, bunu çoktan yapardım.
Öyleyse (artık zamanı kesinlikle geldiğine göre) yerimden kalkıp ne yaptıklarını kendi gözümle görmeye gitmekten başka yapacak bir şey kalmadı. Benim gibi zavallı, gebe bir kadının bu olağanüstü, gizemli davranış biçiminin arkasında neler gizli olduğundan korkması kadar doğal bir şey olabilir mi? Ama düşünebileceğim şeylerin en kötüsü, benim bilmediğim herhangi bir nedenle kavgaya tutuşup gecikmeleridir. Bu takdirde ben aralarına girip akıllarını başlarına getiririm.
Güzel Sita bu sözlerle arabadan inerek vücudunu saran giysisinin altında kalçalarını dalgalandırarak ana evine doğru yürümeye başladı ve elli kez soluk aldıktan sonra korkunç olayla karşı karşıya geldi.
Kol arını havaya kaldırdı, gözleri yuvalarından uğradı ve baygın bir halde yere uzandı. Ancak bu neye yarardı? Korkunç görünümün de onun gibi bekleyecek zamanı boldu, bahtsız kadın uzun zaman baygın kaldı; ama kendisine geldiği zaman yine her şey eski durumundaydı. Az kalsın bir daha bayılacaktı, ama güçlü yapısı buna izin vermedi. Taş merdivenlere oturarak elleriyle saçlarını kavradı ve gözlerini kopuk kafalara, birbiri üzerine devrilmiş gövdelere ve akan kanlara dikti.
Düşündü: Ne söylenir, ne çekilir şeydi bu doğrusu. Bu erkeklerin hepsi birbirinin eşi, hiçbirisini ötekinden üstün tutmamalı; çünkü hiçbirine güvenmeye olanak yok. Biri, insanı bir başkasıyla yalnız bırakır gider, bilmem ki bu davranışın karşılığı ne olmalıdır? Ötekini de arkasından yolladınız mı, bu sefer yapayalnız kalırsınız. Hem de bütün bunlar güneşin tam yükseldiği sırada olur, zaten yolu şaşırmamız dolayısıyla o kadar zaman yitirilmişken. . Neredeyse hırsımdan patlayacağım. Önce birinin gelmeyişini, sonra onu almaya gidenin de dönmeyişini uygun ve usa yakın nedenlerle haklı göstermek mümkün değildir. Düşünebileceğim en son olasılık şudur: Şridaman yakarıya dalmış ve yerinden ayrılmak istemediği için kavgaya, sonunda döğüşe tutuşmuş ve kocamın çelimsizliğini göz önüne alan Nanda da, bütün gücünü kullanmaya cesaret edememiştir; çünkü ara sıra fırsat düştükçe değdiğimde bana demirden yaratılmış duygusunu veren kollarıyla onu bir çocuk gibi dışarı taşıyabilir. Bu, Şridaman için çok küçültücü bir durum olurdu ama, şu beklemek de neredeyse Nanda'nın bu biçimde davranmasını dilememe neden olacak. . Canım dizginleri elime alıp tek başıma baba evine gitmek istiyor. Ah bir dışarı çıksanız, orası da boşalırdı. Eğer kocası ve dostu tarafından terk edildiği için yalnız başına geri dönmek çok onursuzca bir şey olmasaydı, bunu çoktan yapardım.
Öyleyse (artık zamanı kesinlikle geldiğine göre) yerimden kalkıp ne yaptıklarını kendi gözümle görmeye gitmekten başka yapacak bir şey kalmadı. Benim gibi zavallı, gebe bir kadının bu olağanüstü, gizemli davranış biçiminin arkasında neler gizli olduğundan korkması kadar doğal bir şey olabilir mi? Ama düşünebileceğim şeylerin en kötüsü, benim bilmediğim herhangi bir nedenle kavgaya tutuşup gecikmeleridir. Bu takdirde ben aralarına girip akıllarını başlarına getiririm.
Güzel Sita bu sözlerle arabadan inerek vücudunu saran giysisinin altında kalçalarını dalgalandırarak ana evine doğru yürümeye başladı ve elli kez soluk aldıktan sonra korkunç olayla karşı karşıya geldi.
Kol arını havaya kaldırdı, gözleri yuvalarından uğradı ve baygın bir halde yere uzandı. Ancak bu neye yarardı? Korkunç görünümün de onun gibi bekleyecek zamanı boldu, bahtsız kadın uzun zaman baygın kaldı; ama kendisine geldiği zaman yine her şey eski durumundaydı. Az kalsın bir daha bayılacaktı, ama güçlü yapısı buna izin vermedi. Taş merdivenlere oturarak elleriyle saçlarını kavradı ve gözlerini kopuk kafalara, birbiri üzerine devrilmiş gövdelere ve akan kanlara dikti.