Metin - "Büyücüler Loncası" Trudi Canavan

kapatın ve yazmaya başlayın
Cebinden üçüncü bir maymuncuk çıkaran Cery, onu da kapı ile taban arasındaki aralığa kaydırdı. Anında bu alet de sıkıştı. Ne kadar güçlü çekerse çeksin yararı yoktu, maymuncuk yerinden kımıldamıyordu. Tekrar diğerlerini çıkartmayı denedi ama yine başarılı olamadı. Karanlık saatler geçtikçe, birkaç kez aletlerini kurtarmaya çalıştı. Bir maymuncuğu bu kadar sıkı tutabilecek başka bir alet düşünemiyordu. Büyü dışında, tabii ki.. . Bacakları soğuktan uyuşmaya başladığı için ayağa kalktı. Başı dönmeye başlayınca dengesini sağlayabilmek için elini duvara koydu. Midesi, ona en son yemeğinin üzerinden ne kadar çok zaman geçtiğini hatırlatarak guruldadı. Yine de en kötüsü susuzluktu. Keşke bir maşrapa bol veya bir bardak pachi suyu, hiç değilse bir bardak su olsaydı. Bir kez daha bu hücrede ölmeye terk edilip edilmediğini merak etti. Ama Lonca onu öldürmek isteseydi, bunu kendisini bir yere tıkmadan önce yapabileceklerinden emindi. Bu ona biraz umut verdi. Bu, Lonca'nın planının, onun canlı olması üzerine kurulu olduğu anlamına geliyordu... En azından şimdilik. Ama bu planlar suya düşerse, kendini çok acıkmış bir şekilde bulabilirdi.

Diğer büyücüyü -mavi cüppeli olanı- düşünen Cery, adamın davranışlarında herhangi bir numara belirtisi gördüğünü hatırlamıyordu. Büyücü ya güven hissettirme konusunda yetenekliydi ya da Cery'nin yaşadığı tutsaklıktan haberdar değildi. Eğer ikincisi doğru ise bu tamamen Fergun'un oyunu idi.

Sarışın büyücü bu planı tek başına yapmış olsa da olmasa da, Cery hapsedilmesi için iki sebep görebiliyordu; ya Hırsızlar ya da Sonea...

Eğer büyücüler, Cery'yi Hırsızlar'a karşı koz olarak kullanmaya niyetliyseler, hayal kırıklığına uğrayacaklardı. Faren'in Cery'ye bu kadar ne ihtiyacı, ne de ilgisi vardı. Bilgi almak için ona işkence yapabilirlerdi. Böyle bir şeye karşı koyabileceğini düşünmeyi tercih etse de kendini kandırmayacaktı. Böyle bir muameleyle karışı karşıya kalana kadar, sessiz kalıp kalamayacağını bilemezdi.

Büyücüler zihnini de okuyabilirlerdi. Ve bunu yaparlarsa, Hırsızlar'a karşı kullanabilecekleri çok az şey öğrenebilirlerdi. Bunu anladıkları zaman da, muhtemelen onu sonsuza kadar bu karanlıkta bırakırlardı. Ama hedeϐlerinin Hırsızlar olduğundan şüpheliydi. Yoksa şimdiye kadar onu sorgulamış olurlardı.

Hayır, adamın sorduğu soruların hepsi Sonea ile ilgiliydi. Akademi'ye giderlerken Fergun, Cery'ye, Sonea'yla ne tür bir ilişkileri olduğunu sormuştu. Büyücülerin, Cery'nin kız için önemli olup olmadığını öğrenmek istemelerin nedeni; muhtemelen, yapmak istemediği bir şeyi kıza yaptırabilmek için, onu şantaj aracı olarak kullanmak olmalıydı. Kızın durumunu daha da kötüleştireceği düşüncesi, Cery'ye ölüme terk edilmiş olma korkusu kadar hatta daha da fazla işkence veriyordu. Keşke Akademi'yi görmeye can atmasaydı. Bunu düşündükçe, merakından dolayı kendine küfür edip duruyordu.

Nefeslerinin arasında uzaktan gelen ayak sesleri duydu. Ayak sesleri yaklaşırken öϐkesi dindi ve kalbi çarpmaya başladı.

Ayak sesleri kapının önünde kesildi. Boğuk metalik bir tıkırtı oldu, hemen arkasından aletlerinin yere düşmesinin yarattığı haϐif tıkırtı geldi. Kapı açılırken, odayı uzun, ince bir ışık huzmesi doldurdu.

Fergun peşinde ışığı ile içeriye girdi. Parlaklıktan dolayı gözlerini kırpıştıran Cery, büyücünün kısık gözlerle ona, ardından da yere baktığını gördü.

"Vay, bak sen!" diye mırıldandı Fergun. Elindeki tabakla şişeyi bir kenara bıraktı. Tabakla şişe düşmeyip yavaşça yere indi. Parmaklarını açtı ve maymuncuklar eline geldi. Aletleri incelerken büyücünün kaşları kalktı. Kafasını kaldırıp Cery'ye baktı ve gülümsedi. "Bunların gerçekten işe yarayacağını düşünmedin, değil mi? Bu tür şeylerle birazcık haşır neşir olduğunu tahmin ettiğim için bazı önlemler almıştım. " Bakışları Cery'nin kıyafetlerine takıldı. "Bir yerlerinde bunlardan daha saklıyor musun?"

Cery dudaklarının ucuna kadar gelen inkarı yuttu. Fergun buna asla inanmazdı. Büyücü gülümseyip avucunu açtı. "Onları bana ver."

Cery duraksadı. Eğer üstünde gizlediği aletlerden birkaçını feda ederse, daha değerli eşyalarından birkaçını kendine saklayabilirdi. Fergun bir adım yaklaştı. "Hadi, burada ne işine yarayacaklar ki?" Parmaklarını oynattı, "onları bana ver. " Cery yavaşça paltosunun içine uzandı ve daha az yararlı aletlerinden bir avuç dolusunu çıkardı. Büyücüye göz atarak, aletleri adamın eline bıraktı.

Fergun maymuncuklara düşünceli düşünceli baktı, sonra bakışlarını Cery'ye kaldırdı. Dudaklarında kötücül bir gülümseme dolaştı.

"Bütün sahip olduğunun bunlar olduğuna gerçekten inanmamı mı bekliyorsun?" Adamın parmakları kasıldı. Cery görünmez bir şeyin göğsüne bastırdığını hissetti ve duvara çarpana kadar geriye doğru sendeledi. Etrafını bir güç sardı ve onu tuğlalara yapıştırdı. Fergun yaklaştı ve Cery'nin paltosunu yokladı. Ani bir hareketle, gizli cepleri ortaya çıkarmak için astarı yırtarak açtı. Cebin içindekileri aldıktan sonra Cery'nin kıyafetinin kalanı ile ilgilenmeye başladı.

Fergun, Cery'nin botlarından bıçakları çıkarırken haϐif bir memnuniyet mırıltısı çıkardı. Cery'nin hançerlerini bulduğunda ise keyif dolu bir 'ah' çıktı ağzından. Doğrularak, hançerlerden birini çekti. Bıçağın, Cery'nin adını sembolize eden küçük kemirgenin kabaca işlenmiş olduğu geniş kısmını inceledi.

"Ceryni," dedi büyücü, kafasını kaldırıp Cery'ye bakarak. meydan okuyan bakışlarla karşılık verdi. Fergun kıkırdayıp geri çekildi. Cüppesinden büyük, kare şeklinde bir bez parçası çıkartıp aletleri ve bıçakları sardıktan sonra kapıya döndü.

Büyücünün hiçbir açıklama yapmadan gideceğini fark eden Cery'nin kalbi tekledi. "Bekle! Ne istiyorsun benden? Neden buradayım?"

Fergun onu duymazdan geldi. Kapı kapanırken büyü kalktı ve Cery dizlerinin üzerine düştü. Odžϐkeden nefes nefese kalan Cery, ceketini araştırdı ve aletlerinin çoğunun alınmış olduğunu görünce bir lanet okudu. En çok da hançerlerine üzülmüştü ama o büyüklükteki silahları saklamak zordu. Çömelerek, derin bir iç geçirdi. Hâlâ birkaç tane aleti vardı. Kullanışlı olabilirlerdi. Hemen bir plan yapmalıydı.